Adalet nedir, adalet türleri nelerdir, hangi adalet türü bize uygun?
Adalet, çok küçük yaşlarımızdan beri karşılaştığımız en önemli karar verme araçlarımızdan birisidir. Ama bu adil değil, ama benim dışımda herkeste var, kardeşim daha fazla aldı, suçsuz yere cezalandırılıyorum, ... Bu ve benzeri soruları hatırladınız değil mi?
Adalet çoğu zaman eşdeğer davranmak, herkese eşit şans tanımak gibi anlamlara gelir. Adil olmak ve adaletsizliğe sebep olacak haksızlıklardan kaçınmak olarak da açıklayabiliriz. Bu gibi genel tanımlardan herkes kendisine göre yorum çıkartabilir. İnsanların algısı düşünüldüğünde, genel olarak adaleti üç farklı başlık altında toplayabiliriz: eşitlik, haketme, ihtiyaç.
Eşitlik
Bu adalet türü herkese eşit miktarda verme anlamına gelmektedir. Elimizdeki bir kaynağı paylaşacak kişilere hiçbir önkoşul gözetmeksizin denk bir şekilde dağıtmamızı sağlar. Bu adalet türüne paylaşma adaleti de denilir.
Haketme
Bu adalet türünde çalışma miktarı da gözönünde bulundurulmakta ve daha çok çalışana daha çok uğraşana hakettiğinin karşılığı verilmektedir. Bununla birlikte, çalışma dışında özel yetenekleri olan kişiler de daha fazla alabilmektedir. Birisi daha yetenekli, daha zeki, daha güçlü olduğunda diğerlerinden daha fazla alabilirken; daha yeteneksiz, cahil veya zayıf olduğunuzda size düşen adalet miktarı da azalacaktır. Bu adalet türüne kişilere/çalışmaya/yeteneğe göre adalet de denilir.
İhtiyaç
Bu adalet türünde ise yetenekten çok ihtiyaç, yetersizlik ve empati ön plana çıkmaktadır. Gücü olmayan, güçsüz, çelimsiz kişilere haketme adaletinde hakettiklerinden daha fazlasının verilmesini daha mantıklı ve adil olarak değerlendirir. İnsanların bazı yetenekleri doğuştan verildiğinden, empati yapıldığında gerekli olduğu düşünülen bir adalet yöntemidir. Bu adalet türüne sosyal adalet de denilir.
Gördüğünüz üzere, adaleti üç farklı şekilde değerlendirmek mümkündür. İnsanların ihtiyacına göre, çalışmalarına ve yeteneklerine göre ve eşitlikçi bir şekilde. Günlük yaşamımızda karşılaştığımız problemlerde her zaman doğru olarak kullanabileceğimiz bir adalet türü henüz belirlenememiştir. İnsanlar çoğunlukla, ihtiyaçları ve çalışma miktarını da değerlendirdikten sonra eşitliğe yakın bir adalet seçimi yapmaktadırlar.
Burada, oyun teorisinde geçen en güzel örneklerden birini açıklayalım: İki çocuğunuz olduğunu düşünün. Onlara bir pasta aldınız ve üstünde değişik meyveler bulunmakta. Pastayı nasıl kesmelisiniz ki çocukların ikisi de adaletli bir pay aldıklarını düşünsün. Oyun teorisinden gelen en uygun çözüm, pastayı çocuklardan birine kestirip diğerine de istediği parçayı seçme hakkı tanımaktır. Bu şekilde her ikisi de memnun olabilir.
Son lafımızı da diyelim ve konuyu bağlayalım: Adalet kavramı büyük oranda diğerleri ile yapılan kıyaslamalar sonucu ortaya çıkan sosyal bir kavramdır. Olaylara empati ile bakılabildiğinde, yani kendimizi karşımızdakinin yerine koyabildiğimizde daha adil kararlar vermek çok daha kolay olacaktır. Burada yeri gelmişken Orhan Baba'ya da bir referans atalım: Daha adil bir dünya için, batsın bu dünya :)))